KİTAP DEĞERLENDİRMESİ: Bir Ruh Macerası

Ayşe Şasa, Bir Ruh Macerası, Timaş Yayınları

 

BİR RUH MACERASI

 

Bir Ruh Macerası 1941 yılı İstanbul’unda gözlerini dünyaya açan Ayşe Şasa’nın röportaj şeklinde kaleme alınan otobiyografisidir.

Kitapta bizi bir hidayet öyküsü bekliyor olacak. Cumhuriyetin ilk yıllarında batılı etkisinde kalan ailelerden birinde açıyor dünyaya gözlerini Ayşe Şasa. Beklenildiği üzere kopuk bir aile yaşantısı. Çocukları günümüzde karşılığı tam olmamakla birlikte dadı olarak tanımlayabileceğimiz mürebbiyeler büyütüyor. 3 kardeşler ve her çocuğun mürebbiyesi farklı. Ayşe evin tek kızı olmasına rağmen aile içi ilgiden diğer çocuklar gibi mahrum ve tamamen yabancı mürebbiyeler tarafından büyütülüyor. Ayşe’nin tüm mürebbiyeleri Alman. Bu durum Ayşe’nin yetişmesinde de psikolojik gelişiminde de çok büyük bir etken zira o dönem ikinci dünya savaşının en kızgın olduğu dönemler ve mürebbiyeler Nazi Almanya’sından kaçarak buraya gelmişler. Ancak kaçmadan önce yaşadıkları ve geride bıraktıkları olay ve kişilerin sürekli gündemlerinde olması kaçınılmaz bir durum. Üzerine bir de Alman disiplinini eklediğimizde pediatrik açıdan birçok olumsuzluğun bir arada olduğu bir ortamda yetiştiğini görüyoruz.

Tüm bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda, bir çocuğun karşısına çıkan bütün fırsatları bir kaçış yolu olarak görmesi gayet tabiidir. Ayşe Şasa’nın Batı etkisinde kalan bir ailede yetişiyor olması ilkokuldan sonra yatılı kolejde okumasını beraberinde getiriyor. Koleje gitmesi ailesinden uzak kalmasını sağlıyor fakat yalnız olması burada da değişmiyor. Bu yaşamı istemesinin nedenlerinden biri ise mürebbiyelerden bağımsız bir hayat yaşayacağını bildiği için daha mutlu olacağını düşünüyor olması. Fakat yalnız büyümek de bir çözüm değil.

İlerleyen yaşlarda, özellikle üniversite döneminde sol zihniyetinin etkisine aldığı bir çevrede gelişiyor Ayşe Şasa’nın zihniyeti. Yeşilçam sinemasına dahil oluyor. Yalnızlığın getirdiği mutsuzluğu evlenerek giderebileceğini tahmin ederek yanlış evliliklere yelken açıyor. Ailesini de karşısına aldığı ilk evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Bu dönemlerde Şasa sürekli bir depresyon halinde. Bu depresyonlar büyük bir hastalık süreciyle devam ediyor.

Şasa’nın tüm bu süreçler içerisinde sürekli bir iç huzursuzluğu mevcut olmakla birlikte feraha ermek için girdiği arayıştan hiçbir zaman vazgeçmeyen de bir yapıya sahip. Bu huzuru bulduğu ve tüm o depresif yaşamı geride bıraktığı, yeni ve güzel bir yaşamaa İslam sayesinde tanışıyor Ayşe Şasa. Kitabı çıkarmaktaki en büyük etkenlerden biri benzer yaşantılar süren gençlere örnek teşkil edebilecek olması.

Kitap biyografik bir eser olmak dışında İslam’ın neleri değiştirebileceğini ve elimizdeki her şeyin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor bize. Kitabın içindeki küçük ama önemli ayrıntılara incelememde büyüyü bozmamak adına yer vermiyor ve kitabı okuyup kendimize yeni bir bakış açısı kazanmaya davet ediyorum.

 

Sena Kurtulmuş