KİTAP DEĞERLENDİRMESİ: Beş Şehir

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2020.

 

MEKÂN VE ZAMAN RUHUNDA BEŞ ŞEHİR

 

Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk Edebiyatı’nın vazgeçilmez isimlerinden biridir. Eserleriyle edebiyatımızda bir mihenk taşı oluşturmuştur. Öne çıkan en güçlü özelliği ise, ortaya koyduğu eserleriyle adeta dile ve kavramlara yeni bir boyut kazandırmasıdır. Kendi tabiri ile o, dilin kapısından içeri girmiştir. Sahip olduğu miras ile derin bir geçmişe sahip olan beş şehir hakkında kaleme aldığı bu kitabı, mekâna karşı zihinlerde kalıplaşmış tanıma adeta meydan okumaktadır ve zamanın sonsuzluğunu ispat etmektedir. Erzurum dışında kitapta bahsedilen dört şehir Bursa, Ankara, Konya ve İstanbul aynı zamanda farklı üç Türk devletine başkent olmuştur. Erzurum ise konumu itibari ile ticaret merkezi olma özelliğine sahiptir. Dolayısıyla yazar şehirlerin bu birikimini en güzel şekilde kullanarak deyim yerinde ise okuruna yeni ve tamamen özel bir mekan ve zaman tanımı verir. Şehirler onun için canlı, konuşan ve hissettiren mekanlardır. Her biri ayrı bir kişiliğe sahiptir. Zaman ise geçmişte sıkışmış kalmış tarihten ibaret değildir. Üstelik beşer olan insanoğlunun bir şehirle kıyas edildiğinde yaşadığı kısacık ömrüne sığdırdığı, gördüğü, duyduğu ve hissettiği tüm izler hafızasında taşınmaktadır. Bu sebeple, aynı insan gibi mekanlar da belki yüzyıllar boyunca şahit olduğu yaşamın izlerini hafızasında biriktirir ve taşırlar. Her bir medeniyetin sürdürdüğü iktidarın bıraktığı mimariler, gelenekler ve söz konusu şehirlerin sahip olduğu büyük ustalar nesiller boyunca gelip geçen insanlığa sırlarını fısıldamaktadır. Bu sebeple durup dinlemek ve akabinde düşünmek gerekir ki günün keşfine ve dersine ulaşılabilsin.

Beş Şehir daha en başındaki sayfalarda okuruna bakmak ve görmek arasındaki farkı vurgulamaktadır. Yalnızca birkaç taşın bir araya gelmesinden ibaret görülen eser incelemesi zahiri bir algının ürünüdür. Oysa hepsinin kendine has bir dili vardır fakat derdine düşüp, anlamak isteyene konuşurlar. Bu noktada, Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir adlı kitabında tarih bilgisi ve mekan ilişkisine de değinmiştir. Çünkü mekanın diline hakim olabilmek için insanın ruhunu şehir ile yoğurması, onu benimsemesi dışında şehrin yani mekanın tarihi bilgisine de sahip olması gerekmektedir. Böylece daha doğru çözümlemelere ulaşılabilir. Sonuç olarak denilebilir ki Tanpınar, seçtiği beş şehrin Anadolu’nun Türklere yurt olmasından itibaren kendi yaşadığı döneme kadarki geçen zamanda tarihsel, toplumsal, sanatsal durumunu zaman ve mekan bağlamı ile ele almıştır.

Mekanlar hem şehirlerin kendi zamanlarıyla farklı anlamlara sahiptirler hem de özel olarak insanlara verdiği duygularla, hatıralarla bambaşka anlamları bünyelerinde barındırırlar. Tanpınar dinlediği türkünün ona anımsattığı şeyi söyle anlatır: “kendi kendime mırıldanırken içimde Konya birdenbire canlanır.” (2020, s. 91). Bir diğer anımsaması ise şöyledir: “Acaba Hüdavendigar Camii’ne gitsem, onun akşam rengi loşluğu içinde beş yıl önce bu camii beraberce gezdiğimiz çocuğun tebessümünü bulabilir miyim?” (2020, s. 11). Şüphesiz ki milyon anlamlar ortaya çıkmıştır ve şehirler yaşamaya devam ettikçe çıkmaya da devam edecektir. Ahmet Hamdi Tanpınar, kitabında okuyucusuna tam olarak bu canlılığı ve devamlılığı anlatmaktadır. Bazen kendi dilinden anlattığı hatıraları bazen de söz konusu şehrin tarihi geçmişinin hikayeleri ile bu ortamı oluşturur. Bir okuyucu olarak bu kitabı evimde değil de küçük bir kız çocuğu iken köy evimizin çatısında kurduğumuz salıncakta karşıdaki Artvin dağlarını izlerken okudum. Çok tanıdık hislerle Tanpınar’a misafir oldum. Oradan Bursa’ya, Erzurum’a, Ankara’ya, İstanbul’a ve Konya’ya yolcuydum. Beş Şehir öz tılsımıyla sokak sokak okuyucusunu gezdirirken bir yandan da ona hayatın anlamına dair rehberlik eder. Sayfalar arasında araya koyulan bir paragrafla, bir satır kelimeyle öğüt niteliğinde cümlelere yer verilmiştir. “Cetlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı.” (2020, s.110).  Bir ruh bütünlüğüyle hareket eden geçmişimizin bıraktığı yalnız taşların üst üste gelmesiyle oluşmuş eserler yığını değildir, daha yapımı sırasında mimarının hissettiği anlamla inşa edildiler. Onlar bu aşkla göçtükleri yerleri yurt haline getirdiler. Tüm bunlarla görüyoruz ki, şehirlerin zamanının kaleme alındığı Beş Şehir mekan yolculuğunun yanı sıra zaman yolculuğunun da olduğu bir kitaptır. Okuyucu tarihler arasında Tanpınar hatıraları ve mekana ait olaylar ve durumlarla gider gelir. “Erzurum hatırlıyordu: gömüldüğü toz ve çamur yığınının içinde canlı dününü, […] kısacası, bütün hayatını hatırlıyordu.” (2020, s.33).  Mazi daima düşünülmesi gereken bir mefhumdur ancak yaşanmışlıkların mekânında da bulunabilir.

Tanpınar’ın hayatımın tesadüfleri diye adlandırdığı beş şehrin her biri adeta medeniyetler geçidinin yaşandığı yerlerdir. Yıllar geçtikçe her alanda ortaya çıkmış değişiklikler kitabın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. “Bazen bir iç kale, bütün ümitlerin kendisinde toplandığı son sığınak olur.” (2020, s. 13).  Selçuklu Devleti’nden, Osmanlı Devleti’nden ve son olarak Türkiye’den izler taşıyan şehirler birçok olaya, devlet adamına, alime, şaire, mimara şahit olmuştur ve devrin en güzel eserlerine ev sahibi olmuştur. Geçen zaman içinde engel olunamayacak değişiklikleri de yazar, şehrin kişileri ve eserleriyle ele almaktadır.

Tanpınar şehirlerin tarihine, zamanının toplumsal yapısına ve daha sonra toplumun dönüşümüne, iktisadi hayata, mimari özelliklere, sanatsal algıya detaylı bir şekilde değinmektedir. Bu anlamda kitapta çok fazla cami, kervansaray, çeşme, türbe, konak, han adı geçmektedir. Aynı zamanda İstanbul’un anlatıldığı bölümünde toplumsal yaşamın bir parçası olan ve mahalle kültürüyle ortaya çıkmış kahvehanelere de yer verilir. Diğer yandan, çoğu zaman şehrin yok olan eserleri üzerinde de durulmaktadır. Onların hayaliyle bile Tanpınar karış karış okurunu gezdirir. Hülasa, bu şehirlerde devletler tarafından inşa edilen her bir eser, mirasını gelecek nesle mekanın hafızası ile aktarmaktadır, hafızayı oluşturan şey ise şehrin yaşıdır. Öte yandan, kitapta sadece yapılar değil, aynı zamanda şehrin doğası da incelenmiştir hatta daha ötesine gidilmiş yazarımız çeşme başlarındaki ağaçların hissiyata kattığı anlama dahi değinmiştir. Velhasıl, Tanpınar’ın kitabın sonunda vurguladığı gibi “bu eski şeyleri kendileri için sevmiyoruz. […] kayıp olduğunu sandığımız bir tarafımızı onlarda arıyoruz. […] bu insanların hikmetinde kaybolmuş bir dünyayı arıyorum.” (2020, s. 206). Zira yalnız görünene bakıp kalınırsa, salt incelemekle yetiniliyor demektir.

Yaptığı tasvirlerle okuyucusunu diyar diyar gezdiren hatta adeta bir zaman yolculuğu yaparcasına Selçuklu’ ya, Osmanlı’ ya, Kurtuluş savaşı zamanı Türkiye’sine ve çocukluğunun memleketine götüren Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir kitabıyla sınırları aşmıştır. Bu kitap, okuyanların dimağında vaktin de ötesinde bir ufuk açacaktır. Kaybolan günlerin üzüntüsüyle yeni bir keşif ortaya çıkartmak isteyen Tanpınar birleşme noktasını çok isabetli seçmiştir. Şehirlerin sürekli yenilenen kolektif belleğine değer verilmesi gerektiğinin altını kalınca çizmiştir. Okuruna sadece durup bakmak yetmiyor demeyi öğretmiştir. Sırra ulaşabilmek ve yeni hedeflere doğru yol alabilmek için uhrevi çehreye kulak vermek gerekir.

 

KAYNAKÇA

Tanpınar, A. H. (2020). Beş Şehir. İstanbul: Dergâh yayınları.

 

MERVE NUR ÇAKAL